22 Mart 2015 Pazar

EN GÜZEL REFAKATÇİLER BENDE!




      Lazer lipoliz'in üzerinden 3 gün geçti. Biz de durum genel olarak böyle. Lokum Hanım göbeğimde yatıyor ve ilaçların etkisiyle uyuyoruz. Uyanıkken de annem ve Lokum oyun oynuyorlar:)




Blogda ve sosyal medyada ameliyatla ilgili detayları paylaşmamdan memnun olanlar çoğunlukta. Birçok hanımefendi yaptırmak istiyormuş da soracak kimse bulamamışlar. Ben elimden geldiğince yardımcı oluyorum. Ne demişler:  Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.


İlk 2 gün biraz ağrılı geçti. Bacaklarımdaki ağrı sanki bir yere çok sert bir şekilde çarpmışım gibiydi. Ama yürüyordum (tay tay da bir yürüme biçimi) 3'üncü gece olayı bir adım ileri götürdüm ve sokağa çıktım. Anadolu Yakası'nda oturuyorum. Gece Bağdat Cadde'si tenha oluyor malum. 30 dakika kadar yavaş tempo yürüdüm. Hava aldım. Çok ama çok iyi geldi.


Size diyeceğim şu ki: Oram ağrıyor, ah acım var diye kendinizi kısıtlamayın. Ne kadar çok hareket ederseniz ödeminiz o kadar hızlı iner ve dolaşımınız hızlanacağı için iyileşmeniz daha çabuk olur. Şu an göbek bölgemde dikişler var. Bir önceki yazıda belirtmiştim. Oradaki yağlar doktorum Ercan Cihandide'nin de dediği üzere " estetik tarihine geçmişler. Çok zorlamışlar onu" o yüzden oradaki ağrı sızı epey fazla. Ancak yürümeme engel değil. Dikişileri alındıktan sonra inşallah rahat rahat duş da alacağım.


Bu arada liposuction operasyonlarının en bilinen özelliklerinden biri de sonrasında giyilen seksi korse. Bahsetmiştim. Valla doktorum 3 hafta kafi diyor ama bence ne kadar giyersem kar. Birkaç ay devam etmeyi (sıcaktan kurdeşen dökmezsem tabii) düşünüyorum.


Korse ile tuvalete gitmek biraz dert. O anlarda argo kullandığımı söylemem lazım. Ama o olacak o kadar. Bu arada malumunuz kısmetse ayın 30'unda TVEM'de EROL KÖSE ve TAYYAR IŞIKSAÇAN ile sabah magazin programına başlıyoruz. İsmi HERŞEYİ KONUŞALIM...


Ben sizi çok özledim. Umarım siz de...az kaldı kavuşuyoruz:) gözünüzün önünde inceleceğim yani:)









20 Mart 2015 Cuma

LAZER LİPOLİZ SONRASI 2. GÜN: TANIŞTIRAYIM YAĞLARIM



Evet:) nerede kalmıştık? En son Ekrem, Pınar ve annem beni ameliyathaneye yolcu etmişlerdi değil mi? sonrasını anlatayım..


Operasyon normalden uzun sürdü. Doktorum Ercan Cihandide'nin söylediğine göre göbek bölümündeki katılaşmış (Tıkır tıkır olmuş diyor) yağlar nedeniyle bu süre uzamış..

Annem tabii ki panik atak geçirdi. Ameliyathaneyi tam basacakmış ki çıktım. Narkoz komik bir his. Ameliyat öncesi size verdikleri sakinleştirici ise tam bomba! yolda neler anlatmışım neler...


Çıkışta ilk hissettiğim şey soğuktu. Ameliyathane epey soğuktu tabii ki ve çıkınca şömine olsa içine otururdum. O derece.
Neyse gece iyi geçti, uyuduk. refakatçilerim annem ve Pınar Turan'ın horlamaları bana ninni oldu:)

Toplamda 3 kg alınmış. Bu oldukça iyi bir rakam:) Havuç suyuna benzeyen şey o. Fotoyu da sırf aranızda merak edenler vardır diye çektim. Normalde eve götüren de oluyormuş yağlarını. (ne yapıyorlar acaba? Fight Club filmini izleyenlerin aklına sabun geliyor biliyorum. Aman diyeyim!)

Şu an evdeyim. Tay tay şeklinde yürüyorum. Ağrı sızı tabii ki var. Ve şişim..yani dizlerimi kıvıramıyorum mesela. Sonra karnım gibi sızlıyor. Ama bütün bunlar gayet normal.


Hastanede verilen bilekliği buzdolabının üzerine astım. Size de elimde pasta görürseniz beni tokatlama yetkisi veriyorum. Gün gün gelişmeleri paylaşıyor olacağım buradan. Soranlar oldu: "Tavsiye eder misin?" diye...cevabım evet. Yani spor ve diyetle kurtulamadığınız yerleşmiş yağlar, ileri derecede selülit probleminiz varsa Lazer Lipo en mantıklı çözüm...


17 Mart 2015 Salı

AMELİYATHANEDEN BİLDİRİYORUM:)


Efendim ne varsa lise arkadaşlarında var. Bunu okuyup uzun zamandır eksikliğini hissettiğim aşkı lise arkadaşlarımdan birinde buldum zannetmiş olabilirsiniz tabii ama durum öyle değil.


Evet liseden bir arkadaşımla yeniden görüşüyorum ama sebep kilolar. Daha doğrusu spor ve diyetle kurtulmanın pek mümkün olmadığı yerleşmiş (Yaklaşık 20 yıldır oradalar) yağlar. Yağlarım:) Yağlarımız!! (kamu spotu gibi oldu değil mi?)

Beni bilirsiniz her şeyimi sizle paylaşırım. Saklanmasını da anlamıyorum. Anamızın karnında kocaman dudaklar, yuvarlak ve sıkı kalçalar, en ideal formdaki göğüsler ve inci beyazı dişlerle doğmuyoruz. (En azından ben doğuştan mükemmel biri ile henüz karşılaşmadım. Daha doğrusu hepimiz aslında mükemmeliz öyle yaratılmışız ama değerini bilemiyoruz. Neyse bu, bambaşka bir yazı konusu)


Dr. Ercan Cihandide benim şu sıralar kafasını ağrıttığım, her soruma sıkılmadan yanıt veren plastik cerrahım. Ameliyat sırasında giydiği rengarenk bereleri ve yakışıklılığı da efsane. Derhal araştırın kendisini derim:)

Bugün Ercan ile İşimiz var. Kafasında beresi olduğuna göre ne yapıyor olduğumuzu az çok tahmin edersiniz:)  Lazer Lipoliz!!! Yani lazer ışığı ile yağları eriterek yok etmek. Şimdi aranızda "gerek yok Pelin" diyenler çıkacak ama size bir sır vereyim. Ben de nasıl oldu anlamadım ama 6 aylık depresyon sonucu 10 kilo almışım. Deli gibi spor yapıyor olmama rağmen...Kısacası sizden ayrı kalmak bana yaramadı. O yüzden ne yapıyoruz harekete geçiyoruz. 


Operasyona gelince: Tabii ki diş çektirmek kadar kolay değil. Yani masadan kalkınca 36 beden olmayacağım. Bir süre ödem nedeniyle şiş bacaklar ve popoyla gezeceğim. Hızlı hareket etmeyip oramı buramı bir yerlere çarpmamaya dikkat edeceğim. Sonra işin en seksi kısmı. Yaklaşık 3 ay giyeceğim korse! Duş almak dışında çıkarmak yasak:)

Yani sizin anlayacağınız yaza kadar bizde her anlamda okullar tatil:) Ama umurumda mı? Asla! gülü seven dikenine katlanır. Bu arada "Aman Pelin ya bunu yazma, söyleme" diyenler oldu. Valla ben içimden geldiği gibi yaşamaktan vazgeçemeyeceğim. Tv'de gördüğünüz hanımefendilerin çoğunda estetik var ama masada yakalanmadıkça söylemiyorlar. Bense mümkün olsa da her anımı sizle paylaşsam diyorum. Neyse iyileşme sürecimi de buradan takip edebilirsiniz:)
bana şans dileyin sizi seviyorum.








ANNE FRANK BANA GÜÇ VER





Bence dünyanın cevaplaması en zor sorularından biri şu : "Sizce iyi bir insan mısınız?" ...Biliyorum, aklınızdan otomatik olarak "evet" cevabı geçiyor. Hatta bazılarınız soruyu okur okumaz farkında olmadan yüksek sesle söylediler bile...

Peki, işin aslı gerçekten öyle mi? Bir düşünelim...

Mesela benim "dünyanın en iyi kalpli insanı" olmak gibi bir iddiam hiç olmadı. O yüzden cevabım "Yüzde 50, 50". Bazen iyi, bazen de sırf insan olduğum yani bünyemde bazı zaafları ister istemez barındırdığım için "kötü"...

Keşke herkes dürüstçe cevaplasa bu soruyu. Sevimli bir yüz ifadesiyle söylenen "Tek suçum iyi kalpli olmak" cümlesinin son kullanma tarihi geçti haberiniz olsun.

Anne Frank'ın sevdiğim bir lafı var: "Herşeye rağmen inanıyorum ki insanların kalplerin de iyilik var " der. 2'inci Dünya Savaşı'nda hayatını toplama kampında kaybetmiş birinin bunu söylemiş olması tokat gibi çarpıyor yüzünüze değil mi? Lisede günlüğünü defalarca okuduğum, yıllar sonra Amsterdam'da müzeye dönüştürülen evini ziyaret ettiğim güzel ruh. Bu cümleyi iyi ki söylemişsin zira şu aralar bir tek ona tutunabiliyorum.

Anne Frank! Bana güç ver çünkü artık kötü biri olmaya başlıyorum. Sırf maddi (illa banknot şeklinde olmasına gerek yok) çıkarları için ahlaksızlıklara susanları,
bulundukları sözüm ona onları önemli kılan 'sosyal etiketlerinden' olmamak için bu düzenin içinde "samimiyet"in ezilip gitmesine göz yumanları affedemiyorum.


"Oysa affetmek özgürlüktür" öyle değil mi?













2 Mart 2015 Pazartesi

DELİRMİS OLABİLİRİM



En son 11 şubat günü bir şeyler yazmışım bloğa şimdi fark ettim...Bugün itibariyle mart geldi malumunuz. Kısacası sevgili okur, bendeniz yine mini bir depresyon atlattım.

"Yahu bizim zamanımızda depresyon mu vardı?" diyor annem bazen. Haklı da. Ama işte ben bu her başımız sıkıştığında ismini zikrettiğimiz hastalığın en çok rağbet gördüğü dönemde doğdum. Ne yapalım...Sık sık giriyorum:) 

Ayrı kaldığımız dönemde neler oldu merak edenler varsa kısa özet geçeyim. Kendimden nefret ettim, evden dışarı adım atmadım, bana iyi niyetle yaklaşan insanların hepsinin kalbini kırdım buna ek olarak stresten geceleri sıktığım için 2 dişimi de kırdım. Yaş 35 ağızda diş kalmadı :)


Her neyse...sonra ne mi oldu? Yine bir kuvvet beliriverdi içimde bir yerlerde.


Filmlerde olur; kahramanımız çok acı çeker ve tam pes etmek üzereyken biri ile karşılaşıp hayatın anlamını fark eder...


OLMADI maalesef:) evden çıkmadığım düşünülürse biri ile tanışmam da mümkün değil zaten:) Ama 20 gün sonra aynaya bakmaya karar verdim diyebilirim. Dişlerimi incelerken(ağzımda dikişler var) bir anda kendimle göz göze geldim. Papaz gibi kabarmış saçlarım, Mahsun Kırmızıgül ya da Özcan Deniz'in ilk zamanlarını aratmayan kaşlarım, hareketsizlikten alınan kilolar yüzünden balon gibi olan suratım, elma yanaklarım...


Tam korku filmi:) normalde bu yüzleşmeden sonra saatlerce ağlardım ama ne oldu bilin bakalım? Gülmeye hatta kahkaha atmaya başladım. Kendime bakıp hatta aynadaki kendime "Noldu ulan sana?!" şeklinde sevimli şeyler söyleyim bir saat kadar güldüm.


Bizim apartmanda duvarlar epey ince. Bence komşular sonunda delirdiğimi düşünüyorlar:) Ancak size bir sır vereyim mi? Hani Kadir Tapucu söylemişti ya :)"DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLACAK"